Sayfalar

0258

Hayatımın rutinlerden ibaret olmasını seviyorum. Times New Roman font kullanmayı da seviyorum. Genel kanının aksine bana oldukça estetik geliyor, belki de bu yıl çok kullanmama gerek kalmadığı içindir.

Rutinlerden girme sebebim Üsküdar'a taşındığımdan beri Hava'yla beraber geliştirdiğimiz ev date'i rutinleri. Hisarüstü'ndeki gibi sokağa çıkınca elli kişiyi görme gibi bir şansım olmadığından bu tarz minik dateler bana gerçekten iyi hissettiriyor. Bugünse dışarıda bir date gerçekteştirdik. Güneş enerjisiyle çalışan bir ruhum olduğu için en ufak ışık kaynağı için günümü dışarıda geçirmek daha makul bir yaşama şekliymiş gibi geliyor.

Hava'ya bugün blog tutmuyor olmanın hayatımda azalttığı şeylerden bahsetmeye çalıştım biraz. Tüm öteki mecraların söylediklerimizi daha aza indirmeye çalışıyor olmasının kendimi yazılı olarak ifade etmek konusunda bana pek yararlı olmadığı aşikar. Blog kültürü ve forum kültürünün dışarıdan ölü gibi görünüp minik komüniteler halinde yaşamını devam ettiriyor olması konusunda nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyorum. Ama dediklerimi bir fotoğraf ya da birkaç kelimeye sığdırmaktansa uyumam gereken vakitlerde buraya uzun uzun yazmak iyi geliyor bana.

Psikoloğuma yazmayı ne kadar sevdiğimi milyon kere anlatmama rağmen son iki yılda yazdığım tek şeyin artık koronada çıldırmayayım diye kendime aklımda kalan travmalarımı yazmam olması aslında biraz komik. Ne diyeyim, what until my therapist hear about this. Çünkü beynimdekileri bir yere aktarıyor olmak bana gerçekten iyi geliyor. Tamam şu sıralar belli bir konu üzerine odaklanmamaktan kaynaklı sıralı bir gün özeti gibi gidiyor ama ne demişler, one day at a time. Baby steplerimizle ilerliyoruz. (Boğaziçili olduğuma dair birkaç espri.)

Şu yazıya göz atıp albümü dinlemek en son yazımda aklımı karıştıran şeyler konusunda biraz rahatlamamı sağladı. (Şu an bunun yerine Taylor Swift dinliyorum çünkü gerçekten bazı dönemlerimde bazı şarkılarından çıkamıyorum.) Arkadaş ayrılığı gibi konuların genel anlamda göz ardı edilmesine sanırım çok sinirleniyorum. Romantik olmayan ilişkilenmelerin ilişkilenme değilmiş gibi atfediliyor oluşunun yanı sıra arkadaşlık ilişkilerinin içerdiği romantik değerler de hiçe sayılıyor. Hopeless romantikliğimizi sadece partnerlik ilişkisi içine sığdıracak halimiz yok.

Twitter ve instagram'ın etkilerinden yavaş yavaş çıkmaya çalışırken nasıl hissettiğimi anlatmak istediğim ve tekrar dönüp dolaşıp kafamı kurcalayan konuya geldiğim bu günün ardından bu yazımı bitiriyorum. Bir dahakine sanıyorum ki yüksek lisans hedeflerimden, hayatımın hangi yönde gideceğini belirlediğim yol ayrımlarında ağzımdan çıkan kelimeler değişseydi ne olacağına dair merakımdan, ama en önemlisi de her şey olacağına varır ya da girlboss, manifest, hack the life gibi zart zurtlarla oldurulur gibi konulara değineceğim. Bir ara da nasıl "aman canım cicim demek tiki yapar bizi"den "aşko ben nişoya gido"ya gururla geçiş yaptığımızdan bahsederiz.

Buraya kadar okuduysanız teşekkürler.

Şimdilik gözlerinizden öpüyor ve ilaçlarınızı içmeden uyumayın diyorum.


And nothing I’d have loved more
Than seeing you at your best

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aklından geçenleri duymak istiyorum~